Sosyal ağlar Türkiye’de her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. Facebook uzun süredir Türkçe, FF de öyle. Twitter’ın da Türkçe olması ve kullanımının artması, markaları zor durumda bırakmaya başladı. Bunun sebebi de sosyal ağların kullanıcı kalitesinin düşmesinden kaynaklanıyor.
Asla diğer insanları kişilikleriyle ya da herhangi bir eksiklikleriyle yargılayacak değilim. Doğaldır. Ancak bazı şeyler artık sosyal medyanın doğasına ters olmaya başladı. Marka; sosyal medyayı ofans silahı olarak kullanmalı iken, pazarlama fikirleri havalarda uçuşmalı iken, maalesef ki markalar bunları gerçekleştirecekleri zamanı müşterilerinin kaprislerine harcıyorlar.
Sosyal medya, çocuğun eline verilen silah gibi, kötü yanlarını gösterebiliyor bazen. Ne yapacağı, nereye gideceği hiç belli olmuyor bazı bilinçsiz kullanıcılar tarafından. Bundan en çok dert yanan markalar ve markalardan sonra da diğer kullanıcılar. Markalar haksız yere kötü yorumlar almaktan, bilinçli kullanıcılar da, haklı oldukları yerlerde bile kayda alınmamaktan şikayetçi.
Sosyal medya, markaların kullanıcıları ezemediği, düzgün hizmet vermedikleri takdirde olumsuz eleştirilere maruz kalacağı ve bu eleştirileri de bir sürü insanın göreceği, bununla beraber de markanın yayılma politikasının en önemli mecrası olan bir oluşumdur. Markalar, kullanıcıların tehdidini kendileri hissetmelidir. Ben kötü hizmet verirsem kullanıcı beni kötüler demelidir. Ancak bizde maalesef çok daha farklısı oluyor. Kullanıcı markayı onun hakkında kötü yorum yapmakla tehdit ediyor!
Kullanıcılar, maalesef ki sosyal ağları, markaları ve marka olmuş isimleri istedikleri gibi eleştirebilecekleri mecralar olarak görüyorlar. Haklı ya da haksız, seviyeli ya da seviyesiz her türlü eleştiriyi istedikleri gibi yazabiliyorlar. Eleştirme hakkı elbette ki var ancak markayı tehdit hakkını kendilerinde nasıl görüyorlar anlamış değilim. Aslında böyle bir durumda, marka kullanıcıyı bu tehditlerden dolayı mahkemeye verirse, ne sonuç çıkar çok merak ediyorum.
Önceden dilin kemiği yok derdik, şimdi de sanki parmaklarımızın kemiği yok, herkes istediğini, istediği şekilde ve formda yazıyor.
Bakalım kullanıcıların bu kendini beğenmişlikleri karşısında markalar ne gibi çözümler üretecek.
Berkan Bağcı
gerçekten öyle olmuş ama fikir özgürlüğü ortamı oluşması hoşuma gidiyor
Fikir özgürlüğü elbette çok güzel ancak bazen sap ile saman karışıyor.
Sosyal mecralar, “Batıya hücum” dönemi gibi, kendi kurallarını oluşturma döneminde (yukarıdaki yazıdan beri çok değişmedi.)
🙁
Daha eski bir yazımı http://ugurozmen.com/uncategorized/sikayet-merci-olarak-sosyal-mecralar referans vereceğim.
Sadece şikayet amaçlı kullanılırsa sosyal mecraların değeri artmaz, aksine azalır. Bunu anlamamaları ilginç.