Son zamanlarda çevremden sıkça duyduğum bir şey var: “Hangi işe girsek herkes o işe giriyor, kazanamıyoruz!” Bunu duyduğumda aklıma 2 şey geldi. Birincisi benim daha önce ortaya atmış olduğum bir tez çürüdü. İkincisi ise doğru fikirlerin doğru beyinlerce inovasyona uğratılamaması oldu.
Önceden, bir işe ilk defa girişen bir şirketi ya da şahsı çok şanslı olarak görür ve onun o işten mutlaka iyi paralar kazandığına ya da kazacanağına inanırdım. Çünkü rakipsizdi ve piyasayı, şartları o belirliyordu. Hala rakipsiz olan bazı firmalara baktım, demek ki işlerini çok iyi yapıyorlar ki bu kadar yıldır rekabet etmeye kimse cesaret edememiş diyorum.
Bazen bu durum ters de tepebiliyor. Yapılan yanlış ya da eksik hamleler, etraftaki kurtların gözünden kaçmıyor elbette. En basitinden bir mutfak robotu. Bu robotu yeni icat ettik diyelim. Ancak gidip sarıya boyadık ve öyle satmaya çalıştık. Kaç kişi alır? Bunu gören rakibimiz olacak kişi de başka bir robot üretir, ancak beyaza boyar. Kuşkusuz daha çok satacaktır ve diğer üreticinin satamamasının nedeni, yeni girişkenimize yol gösterici olmuştur.
Yeni bir fikir bulmak ve onu uygulamaya koymak her zaman yeterli olmamıştır. O fikir uygulanırken de emin ellerde olmalı ve pratik çalışan beyinlerde harmanlanmalıdır.
Bize hep söylenen, fikir bulmak yetmez, icraat görelim lafı bana göre eksik.
Fikir bulmak yetmez, icraat görelim ama o da yetmez! Sürekliliğini ve gelişimini görelim!
Bir işte başarılı olmak için ilk olmak gerekmiyor. 12 yıl önce Google nedir bilmiyorduk. Altavista o dönemin en popüler arama motoruydu. Ah Altavista vah Altavista :). Bazılarımız da Yahoo kullanırdı.
İşinde belli bir kaliteyi tutturup hem müşterilerin hem de etrafınla iyi ilişkiler kurduğunda beğeni kazanmak mümkün. Yeni müşteriler kazanmak ve rekabet etmek için yenilik ve değişiklik yapmaktan korkmayan firmalar kazanacaktır. Özellikle mevcut müşterilerle kurulan sıkı bağlar size onların en yakın arkadaşlarını yani yeni müşterilerinizi getirecektir.