Sayın İsmail Yüksek,
Ülke şartları gereği mecburen mezun olmak zorunda olduğum okulumda 2008 yılından beri rektörlük yapıyorsunuz. Yaklaşık 4.5 yıldır bu görevi kampüs yapılanması anlamında başarıyla yürüttüğünüzü düşünüyorum. Davutpaşa’yı dirilttiniz diyebilirim. Elinize sağlık. Herkes görevinin hakkını tam vererek yerine getiremeyebilir. Hatalar yapabilir. Nitekim sizin de yaptığınız hatalar oldu yönetim anlamında. Mesela Şişli’deki arazinin değerinin çok altına satılması gibi. Kaynak: Birgün Gazetesi. 60bin metrekare karşılığında bu kampüsü TOKİ’ye vermek kimin fikriydi, bilmiyorum. Yine de hizmet vermek, okula bir değer katmak için uğraştığınızı görüyor ve rektörlüğünü yaptığınız okulun bir öğrencisi olarak bunun için teşekkür ediyorum size.
Ancak gelin görün ki kafamda cevaplayamadığım sorular var. Bu soruların cevaplarını da ancak sizden alabilirim.
Geçtiğimiz hafta ODTÜ’de yaşanan olaylar ile alakalı İstanbul’daki bazı üniversiteler tarafından talihsiz bir açıklama yapıldı. Açıklamanın altına Yıldız Teknik Üniversitesi adına siz de imza atmışsınız. Kampüse, hiçbir olay yokken bilmem kaç bin polisle girenlerde ya da protestocu öğrencilerden bir hareket gelmeden gaz bombalarını atan polise kabahat bulmanızı zaten beklemiyordum ancak protesto etmenin karşılığı şiddet olmamalıydı değil mi? Hangi irade halkının üzerine gaz bombası yağdırır? Hangi irade bu kafa yapısını destekler? Siyaset Bilimi bunu açıklayabilir mi? Ya da sizin vicdanınız bunu açıklayabilir mi? Vicdanınız bunu açıklasa bile, dile getirebilecek kadar özgür mü Yıldız’ın Rektörlük makamı?
Siz YTÜ adına imza atmışsınız ve basın açıklamasının her kelimesinin arkasındayım diyorsunuz. Hocam, biz öğrenciler olarak o okulun birer temsilciyiz. YTÜ denildiğinde rektöründen akademisyenine, öğrencisinden güvenlik görevlisine, hatta bizim okul için kedisinden köpeğine kadar her türlü varlık YTÜ demektir. Bunu bize siz söylediniz. Göreve geldikten sonra oluşturmaya çalıştığınız Yıldızlı bilincini bize anlatırken siz hep bundan bahsettiniz. Biz hepimiz Yıldızız dediniz.
Sayın Hocam,
Siz bizim adımıza nasıl böyle bir metnin altına imzanızı atıyorsunuz? Bizim kabul etmediğimiz düşüncelerin altına siz nasıl “YTÜ olarak biz de böyle düşünüyoruz.” diyebiliyorsunuz? Eğer sizi biz seçmiş olsaydık, evet haklıydınız. O açıklama hepimizi bağlardı. Maalesef ki siz seçilmiş değil, atanmışsınız (Atanmış olduğunuzu siz de şurada dile getiriyorsunuz). Bu yüzden altına imza attığınız açıklama Yıldız Teknik Üniversitesi’ni değil, Rektörlük makamını bağlar.
Hocam, açıklama görmek istiyorsanız lütfen ODTÜ Rektörlüğü’nden yapılan açıklamayı okuyunuz. Buradan okuyabilirsiniz. Özellikle de 2. paragrafı dikkatle okumanızı rica ediyorum.
ODTÜ olayları ile alakalı Twitter üzerinden yaptığınız yazışmada bir arkadaşa şunu söylediniz:
— İsmail Yüksek (@yukseki) December 24, 2012
Hocam,
Yanılmıyorsam bundan 3 yıl önce idi. Üniversitede olaylar olmuş, bazı taşkınlıklar yapılmıştı öğrenciler tarafından. Sizin o gerçek öğrenciler dediğiniz topluluk sınav haftası nedeniyle kütüphanede ders çalışırken, o gerçek öğrencilerin emniyeti için okula gelen polisler kampüsü gaz bombardımanına tutmuştu ve o gerçek öğrencilerin kapalı kütüphanede acı çekmesine neden olmuştu. Bilmiyorsanız söyleyeyim. Hocam o atılan biber gazı denilen gaz, akciğer rahatsızlığı yaşayan insanların soluması durumunda ölümcül etkileri olan bir gazdır. Eğer o gün akciğerinden rahatsız olan bir arkadaşımıza herhangi bir şey olsaydı, eminim ki suçlu polis değil, polisin çatıştığı öğrenciler ilan edilirdi.
Twitter üzerinde takip ettiğiniz insanlara göz attım. Genelde iktidar temsilcilerini takip ediyorsunuz. Siz Twitter’da İsmail Yüksek olarak varsanız, pek de garip bir hareket değil bu. Ancak siz Twitter bilgilerinizde okulu temsil ettiğiniz makam olan rektörlüğü vurguluyorsanız, yani YTÜ Rektörü olarak varsanız, kusura bakmayın ama pek de hoş bir durum değil. Öğrencilere karşı üslubunuzu söylemiyorum bile… Danışmanınız var diye biliyorum. Bu konuda sizi uyarmış olmalıydı…
Yukarıda yazdığım gibi, siz öğrenciler tarafından seçilmediniz. Seçilmiş değil, atanmışsınız. Biz sizi seçmediğimiz için size bizim adımıza açıklama yapma hakkı da vermedik. Sizden ricam, bir daha herhangi bir açıklamanın altına imza atacak olursanız, lütfen YTÜ Rektörü diye atınız.
Saygılarımla,
Sağlıkla kalınız.
—-
Berkan Bağcı
Sayın Berkan Bağcı,
Yukarıda yazdıklarınıza aynen katılıyorum. Şu anca Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü 4. sınıf öğrencisiyim ve bahsettiğiniz 3 yıl önceki olaylar yüzünden 1 gün içinde 3 tane biber gazı bombasına maruz kalmıştım hiçbir olaya karışmamama rağmen. Birinde yemek yediğimiz yere, birinde sınavdayken sınıfımızın açık olan penceresinin yanına, birinde ise mimarlık fakültesinin önüne gaz bombası atılmıştı ve solunum yollarından sorunum olmamasına rağmen kalıcı olarak olmasa bile yaklaşık 1 hafta süresince solunum yollarımda çeşitli sıkıntılar yaşamıştım.
Aynı zamanlarda okulumuzda astım krizi geçiren öğrenciler ve çeşitli şekillerde yaralanan öğrenciler de olmuştu. O olayların olduğu gün biz okuldayken polis yaralı olarak kaçan öğrencileri mimarlık fakültesinin içine kadar kovalamış, öğrenciler çıkmayı reddedince de fakülte önünde barikat kurarak bizim de içeride mahsur kalmamıza sebep olmuşlardı.
Bütün bunlar görsel ve sosyal medyadan görüldüğü üzere ODTÜ’de yaşananların yarısı bile değildi belki de. Sebep her ne olursa olsun 4000 tane polisin henüz ortada olay yokken hiç bir eğitim öğretim mekanında bulunmaması gerektiğine inanıyorum ve bugün yapılan basın açıklamasındaki yazılanların bir YTÜ öğrencisi olarak hiçbir kelimesine katımıyorum.
Sıfatı her ne olursa olsun hiç kimsenin benim iznim olmadan benim de içinde bulunduğum bir topluluğun imzasıyla açıklama yapması durumunu reddediyorum.
Saygılar.
Teşekkürler Sinem Balkanlı.
Dediğiniz gibi, o olaylarda en çok etkilenenler Mimarlık Fakültesi’ndeki arkadaşlarımızdı. İçeride resmen mahsur kaldılar.
Dilerim ki bir daha kampüsümüze polis girmez. Böyle taşkınlıklar da yaşanmaz.
yazı güzel olmuş ama o üç sene önceki olayları oraya koymazsan.
evet orada tüm suç o gün kavga eden geri zekalı öğrencilerdi. anlatayım:
obama türkiyeye geldi ve conrad otelde kalacak. tkpller yada emek gençliği yada neyse artık şu hani tonozun önünde sürekli duran elemanlar ve orayı karargahları zannedenler, “obama gelmesin tayyip ölsün vs.”şeklinde bildiri dağıtmaya başladılar. alıştık zaten bunlara eyvallah.
sonra, br başka grup, işçi partili gençler adıyla “aynı bildiriyi” dağıttı. “obama gelmesin tayyip ölsün vs.” sonrasında ise olay koptu. bizim bu sözde özgürlükçü tkpli gençler, siz bizim mekanımızda broşür dağıtamazsınız dediler ve olaylar başladı.
o günkü kavga inanılmazdı. açılmamış soda şişelerini, taşları b blok kapısından tonoza doğru fırlattılar. orada sadece ip liler değil herkes vardı. yukarıdan tonoza doğru ellerinde sopalar, önüne gelene vurarak indiler.
ilk kavgada polis yoktu okulun içinde. sonra polis geldi, tonozun önunde bir saat durdu (buraya kadar gaz yoktu hiç) kavgaya ara verildi. “iyi öğrenci olarak ben” polis tonozun önunde dururken, iki grubunda polis orada diye kavga etmeye hali yokken, yemek yedim rahatça tonozda ve aklımdaki şey polis iyi ki burada yoksa bu hıyarlar kavga ederken bizi de götürecekler. sonra arkadaşlarıma çay aldım, çimlere doğru götürürken polisler tonozdan yine aşağı kapıya gitmişler, olaylar sakinleşti diye. çayı çimlere götürdüm, yere koyarken B bloktan “deniz, hüseyin, ulaş; sonuna kadar savaş” diyerek yine soda şişeleri, taşlar ve sopalarla geldiler. elimde 6 tane çayı çimlere atıp orta bahçeye kaçtığımı biliyorum. gazdan zarar görmemek için orta bahçedeki kanitne girdik, orada bekledik. sonra da koşarak dışarı çıktık okuldan.
bunları neden anlattım? benim çıkardığım birkaç sonuç var bu olaylardan. elbette sadece bir olay gördüm ama fikirlerim bu olaya karşı şekillendi:
***tkpli öğrenciler kesinlikle özgürlükçü değiller ve bu anlamda faşist bile sayılırlar. işçi partili öğrencilerin, kendileriyle çelişmeyen, aynı amaca yonelik broşürlerine karşı çıkanlar, bir mhpli öğrencilerle yada bir akpli öğrencilerle nasıl anlaşabilecekler? yarın adamın biri ben de akpli öğrenciler adı altında masa açacağım, yemekhanede her masaya broşür koyacağım, tonozun önunde açıklama yapacağım derse sonuç ne olur? bir de tkplilerle bdplilerin seçimden önce tonozda tartışması vardı ki evlere şenlik. tkp seçim broşüründe bdplilerin istemediği bişey vardı, tonozun duvarından indirmeye çalışıyorlardı ki o güne kadar hep beraberlerdi aynı masada. sonrası yine kavga. hatırlayanlar bilir ne demek istediğimi.
***polis iyi niyetli değil belki, sonuçta onlar da insan. akşama kadar hazırolda bekliyorlar, amirleri hucum dediğinde “a.. kodumun çocukları sizin yuzunuzden bekliyoruz akşama kadar hazırolda ağzınıza s.çacam” diyerek ne var ne yok dalıyorlar. ama o polis size güvenlik değil tehdit içeriyor ama benim için güven demek. tonozda rahatça yemek yememi sağlayan o polislerdi. yıldıza da biber gazı sıkmış peh. o gün yapacak başka hiçbir şey yoktu. polis tonozun önüne 3. gelişinde gaz sıktı, o zamana kadar 2 kere sadece tonozun onunde durup kavgacıları dağıttı. o gün polis benim hakkımı savundu!
benim 3 sene önceki olaylardan aklımda kalan bunlar. tüm bunları görmüş yaşamışken odtüdeki öğrencilerin çok da masum olduğunu düşünmüyorum. amaçlarını kendileri de söylüyor, tubitak’a kadar yürümekmiş. tübitakta başbakan ve bakanlar var. kusura bakmayın ama bilmem hangi kuzey avrupa ülkesnde başbakan bisikletle işe gidiyor olabilir ama bizim ülkemiz böyle değil. sevsen de sevmesen de başbakanını korumak zorundasın. polisin tübitaka izin vermemesini anlıyorum.
bir de şu var: bu eylemlere katılan kimi yerde 300, kimi yerde 500 öğrenci diyorlar. dışardan gelen öğrencilerle bu sayı tamamlanıyor. koskoca odtüde, sadece 7000 kişilik yurtları olan, 20 binden fazla ogrencisi olan odtüde “gerçek öğrencilerin” sayısı da azımsanmayacak kadar çok bence.
tüm bunların yanında:
öğrenci hiçbir şey yapmadan polis direk gazlarla saldırmış, gaz mermilerini direk öğrencilere doğru atmış. bunlar gerçekten sıkıntılı bir durum. polislere de adaletli olması gerektiğini hatırlatacak birşeye ihtiyaç var ama nedir, nasıl olur bilmiyorum.
ayrıca ytü olarak bize ne odtüdeki olayları kınamak. bu direk taraf olmak, kendi öğrencini, akademisyenini ikiye bölmektir ve şu an bölündük bile. twitterda herkes rektör hocama neden böyle yaptın diyor ama “helal olsun” diyen de sessiz çoğunluk var. illa basın açıklaması yapacaksan yaşananlar üzücüdür, hiç bir vatandaş polise taş atmaz, polis de orantısız güç kullanmaz, vatandaşını haklarından mahrum etmez vs. bu olayda yazılacak, doğru olan çok şey varken neden taraf olmak?
neyse çok gevezelik ettim. 15 dakikadır yazıyorum, hatalar varsa affola.
tek isteğim önce okulda, sonra ülkede bir şeyleri daha rahat yaşamak. insanları daha sağduyulu, hoşgörülü davranırken görmek.
Haklısın. Yalnız farkındaysan ben de o günler için “taşkınlık çıkaran öğrenciler” diye bahsettim. O gün çok kişi mağdur oldu. Okulda şiddet varken polisin içeriye gelmesi normaldir. Yalnız ODTÜ’deki gibi herhangi bir olay daha başlamamışken 3bin polis ve TOMAlarla içeriye girmek tahrik unsurudur.
Yalnız sanırım bir yanlış anlaşılma olmuş 3 yıl önceki olaylarla alakalı. O gün kavga edenler ve senin Tonoz’un önünde duran tipler dediklerin “benim bildiğim” TKPliler değil. Ekim Gençliği adında bir oluşumun üyeleri.
Yorumun için teşekkür ediyorum.
o gün yaşanan tüm olaylara ben de birebir şahit oldum. kaç defa polis gelip göstericilerin ve provakörlerin başında bekledi. olaylar tam bitti derken yine başladılar. polis bi türlü çıkamadı okuldan. en sonunda da yüksek ihtimalle amirlerinin emriyle biber gazı atıldı. atılmalı mıydı? bence evet. tamam illa ki etkilenen masumlar olacak. ama göstericileri oradan uzaklaştırmanın başka yolu kalmamışsa ya cebir kullanılacak ya da biber gazı. başka alternatif mi var? laftan anlamıyorlar, iletişim de sıfır.
gelelim odtü olaylarına. oradaki polislerin orantısız güç kullanıp kullanmadıklarını bilmiyorum. kullandıklarını farzedelim. böyle bile olsa ellerinde sapanlar, molotoflar, yakılan lastikler, tahribat gücü yüksek demir leblebiler… oohh ne ala memleket. sen oraya muhalefet yapmaya, tepkini koymaya mı geliyorsun yoksa savaşmaya mı? polisin hala olaylara ilk tepki verdiğini ve orantısız güç kullandığını varsayarak devam ediyorum. bu öğrenci(!) arkadaşlar ellerinde sapanlarla, demir leblebilerle, molotoflarla tübitak başkanının, rektörün, başbakanın ya da herhangi birinin yanına kadar geldiklerinde ya ona zarar verselerdi?
polisin sizce de olaylar başlamadan önce üniversiteye girmesi ve barikat oluşturması normal değil mi? siz zannediyor musunuz o grubun içinde sivil polisler yok. herkes neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. o polisler o gün olaylar çıktıktan sonra o kampüse girselerdi öğrenciler belki o zamana kadar birilerinin canını yakacaktı. belki 1-2 kişinin ölümüne sebep olacaklardı. hem de göz göre göre. bu olayları eleştirirken bunları göz önünde bulunduruyor musunuz?
gelelim madalyonun öbür yüzüne. yani tayyip’e. o gün orada ne işin var senin arkadaş? bu olayların olacağını bile bile gidiyorsun. gereksiz yere ortamı geriyorsun. yine de ne odtülüler demokratik, insancıl ve adil olmalı. elinde sapanlarla, molotoflarla kimseyi eleştiremez, kimseye ders veremezsin. haklı olduğun yerde haksız duruma düşersin.
ODTÜ’lü haklı ya da haksız.
Bir üniversite rektörünün öğrencileri ve akademisyenleri adına ne hakla açıklama yaptığını bana söyler misin peki?
Bizim adımıza nasıl yorum yapabilir?
http://www.youtube.com/watch?v=TjjxAuYLa2A
ismail yüksek muhtemelen bu görüntüleri ya da benzerlerini izleyip bu gösterinin muhalefet için değil provokasyon amacıyla yapıldığını idrak edecek kadar akıl mantık sahibi bir insandır.
açıklamaları da buradaki insanların amaçlarının ne olduğundan hiç şüphe etmediğinden üniversitenin rektörü sıfatıyla yapıyor olabilir mi sence?
bu arada ilk müdahele eden polis gibi gözükmüyor görüntülerde. gerçi ilk müdahele eden olsa ne farkeder ki üstte de dediğim gibi. o öğrencilerin o gün niye orada oldukları çok belli. keşke tayyip’i eleştireyim derken bu adamların ideolojilerinin arkasına sığınmasak. sığınmasak diyorum çünkü ben de tayyip’e oy vermiyorum ve iktidardan düşeceği günü iple çekiyorum ama bunun yolu/yordamı bu değil, bu teröristten bozma öğrencilerin yanında da yer almayacağım.
son olarak sözlerini/hareketlerini/eylemlerini beğenmediğin, onaylamadığın, benim adıma konuşamaz o kim ki dediğin ismail yüksek şu an türkiyedeki en adaletli rektörüdür. inanmıyor musun? yarın git rektörlüğe. oradaki güvenliğe, “ben rektörle konuşmak istiyorum. yüzüne söylemek istediğim 2-3 lafım var” de. ama bak aynen böyle de. odasındaysa bak nasıl çağırcak seni yanına. nasıl oturup karşılıklı konuşacaksınız gör. burada yaptığın tüm eleştirileri ismail hocanın yüzüne karşı söyle. sonuna kadar seni dinleyecek mi dinlemeyecek mi gör. bunu türkiyede başka hiçbir rektörle yapamazsın. iddia ediyorum yapabilirsen ben de adam değilim. dene ve yaz sonucu.
Polisin iktidarın zabıtası gibi davrandığını ben de düşünüyorum.Her hakkını arayana,sesini çıkartana biber gazı,copla saldırmak için fırsat kolladığına ben de inanıyorum.Ama öğrencilerin üniversiteler bizimdir defolun diye her önüne gelene taş,sopa,yumurta atması kadar zavallı bir durum da yok.Sen üniversiteliyim diyeceksin ama seninle aynı düşünmeyenlere konuşma hakkı bile vermeyeceksin.Yok ya!Üniversitenin ruhunda özgürlük varsa bu zorbaca tavır neden?Neden bu ülkenin gençleri bağırıp çağırmadan,kırıp dökmeden,yumurta atmadan protesto gösterisi yapabilecek olgunluk da değiller.hiç kimse üniversiteleri babasının malı zannetmesin.Bunlar toplumun ortak değerleridir ve her türlü görüşün özgürce yarıştığı kurumlar olmalıdırlar.Açıklamaya katılıyorum yalnız aynı açıklamada polisin de kınanması gerekirdi.Nasıl ki üniversiteler özgür olmalı , rektörler,akademisyenler de cesur ve tarafsız kalabilmeliler.
Ellerinize sağlık sayın Berkan Bağcı.
O gün ODTÜ’de öğrenciye yapılan şiddet ve saygısızlık, iki gündür rektörlerin toplaşıp “ODTÜ’yü biz de kınıyoruz” bildirisi ile hat safhaya çıkmıştı. Şimdi adı geçen üniversitelerin öğretim üyeleri birlik olup açıklamalar sunuyorlar rektörlerinin dediklerini reddederek. Sizin bu yazdıklarınız da aslında sadece YTÜ adına değil tüm sizin gibi düşünen öğrenciler için kabul edilmeli, bizler tek başımıza birer öğrenci olarak çok geniş kitlelere ulaşamıyoruz malûmunuz rektör ya da dekan değiliz,milletvekili de değiliz. Ama öğrenciyiz ve rektörlerin bizim adımıza konuşmasına, iktidar yalakalığı yapılmasına, saygısızlığa,haksızlığa ve şiddete asla izin vermeyeceğiz.
Diyeceğim o ki, ellerinize yüreğinize sağlık..
(Bir İÜ öğrencisiyim, evet rektörü(m)den ben de utanıyorum)
Örenci gibi davranın, anarşik gibi deyil. lanet terörist molotofçu uşakları…
Keşke biraz cesaretin olsa da gerçek isminle hitap etsen 🙂
Sevgili Berkan;
Yazının dili, değindiği konular, gösterdiğin saygı konusunda seni tebrik ederim. Yazıda geçenlerin altına aynen imzamı da atarım. Fakaat üstte yorum yapan arkadaşların bazılarına değinmeden geçemeyeceğim: üniversitelerde “politika oynamayı” pek seven insanların olduğu doğru. Şahsım adına içlerinden bir çoğunun yeterli kültürel birikime sahip olduklarının şahidiyim, tanımadıklarımın da o seviyede olduklarına inanıyorum. Yalnız solcularımızın belli konularda solcu gibi davranmayıp; faşizan tavırlar gösterdiklerini ve “sol” kavramından sadece kendileri anlıyormuş gibi davranmalarına tahammül edemiyorum. Solun genel felsefesi içinde kendisi ile de problemli olmasını -bdpliler ile tkplilerin birbirine girmesi, işçi partililerin solcu dahi kabul edilmemesi- normal karşılıyorum. Dikkat ederseniz; sağ görüş hakkında yoruma girmiyorum, birazdan gireceğim.
Üniversitelerde içeriye polis sokma yetkisi rektörlerdedir. Yani bir olay çıktığı zaman, emniyet güçleri “ben geliyorum” diyerek gelemez, önce gerekli makamlardan izin verilir ve o şekilde girilir yasal olarak. Öncelikle ODTÜ’deki olaylarda polis rektörden izinsiz kampüs alanına başbakan bahanesi ile girdi. Dillerden düşmeyen “demokrasi” çiğnemek buradan başladı. Hatırlarsanız başbakan daha önce Boğaziçi üniversitesi’nde benzer problemler yaşamıştı. Mezunlar derneği de karşısına rektörü alıp sen nasıl polis’e izin verirsin diye ayaklanmıştı. YTÜ’de benzer bir ortak ağız tarihin hiç bir döneminde olmadığından isteyen atıp tutabiliyor. Hani herkesin kolayca unuttuğu Durul Ören vardı ya eski rektör, hani oylamada ismail yüksek’e fark attığı halde 2.defa rektör olamayan, çünkü demokrasiyi sindirememiş cumhurbaşkanımız tarafından atanmamıştı hani.. Hani devletten para yağmıyordu o dönem ne hikmetse; dolayısıyla da ayaklandıramadı Davutpaşa’yı ve eleştirildi.. Neyse konuyu çok dağıtmayayım; Okuldaki 7. senem olduğundan Durul Bey ile tanışıklığım vardır. Durul Ören okulda olay çıktığında polis çağırmak yerine bizzat kendisi meydana inip öğrencilerle görüşüp tatlıya bağlamıştı. Ve ben o zaman bunun ne kadar önemli bir hareket olduğunu anlamamıştım, ta ki 3 yıl önce okulu polis biber gazına bulayana kadar.. Durul Ören konusuna daha fazla girmeyeceğim; eleştirilecek bir sürü şey bulabiliriz gene kendisiyle ilgili. Çıkardığımız ders; öğrenciler birbirleri ile tartışabilir; aklı selim insanlar müdahale ederse tartışma hali ile kalır, kavga büyümez. Ama siz aynı düşünceyi paylaşmadığınız insanları “terörist” addedip, otokrasi ya, kolluk kuvvetlerinizi üzerlerine salarsanız, o madur adamlardan sonra sağ duyu beklemeyiniz. Polisler de amirlerinin dediklerini yaparlar. Şiddet zaten başlı başına çekiciliği olan bir duygu iken, tepeden korunuyorsanız sonuna kadar anın tadını çıkarabilirsiniz.
Neyse; konu o değil; Benim gözüm bir tweet’e takıldı. bir öğrenci sormuş rektörümüze; “odtü’de bilim değil,bilimi satanlar protesto edildi. samimi bir cevap istiyorum herkes adına.gerçekten içtenlikle imza attınız mı?” okuduğunuz kadarı ile herhangi bir tahrik içermiyor değil mi, insani bir soru..?! Gelen cevap kanınızı donduracak ama.. “emir mi cevap istiyorum vermiyorum ne yaparsın molotof mu atarsın lastik mi yakarsın”
işte insanları dürtmek budur, ülkemizin ast-üst çatışmasının makro örneği bu 2 tweet’te saklı. Hakkında iyi yazılanları retweet et, hoşuna gitmeyenler de terörist olsun. Gelen tepkiler sonucunda da “Bizi demokratik olmamakla suçlayanlar, daha bir ay önce her görüşten öğrenci ile Arama Konferansı yaptık, bundan haberdar mı?” diye tweet at. Olmuyor sevgili hocam, olamıyor. İnandırıcılığınızı kaybettiniz yine. Oysa hiç kimse sevgili rektörlerden iktidar karşıtı olmalarını beklemiyor. Bilim adamları olarak görüldüklerinden bütün konulara şüpheci ve tarafsız yaklaşmalarını bekliyoruz. Politika üstü de olmalarını beklemiyorum. Ama bu bildiriye imza atan rektörler, öğrencileri “ülke üretimine kalifiye iş gücü” olarak görmeyi de lütfen bıraksınlar. Öğrenciler geleceği temsil ettiklerinden, istedikleri gelecek için mücadele etmelerini teröristlik olarak adlandırmak arsızlıktan öte noktada değildir. Şu konuda rektörlere katılabilirim; olayların içinde anarşiye eğilimli çeşitli öğrenciler ve öğrenci grupları vardır. Mutlaka. Ama utanmadan bu konuyu gereksiz anarşi ve uydu fırlatmaya karşı gibi göstermek gerçekten terbiyesizliktir.
Son tablo şu; AKP’nin atadığı rektörler ODTÜ’yü kınadılar. ee? akademisyenler ve öğrenciler çıktı bizim bu bildiriler ile alakamız yok dedi. Sonra iktidar taraftarı öğrenci konseyleri çıktı, ODTÜ’yü protesto etti. Hangi takımlıyız? AKPcimiyiz, değil miyiz? kim haklı, neler oluyor? sapmadık mı konudan? Hooop? müdür?
Sözün özü nedir? sözün özü şudur diye toparlamak isterdim. Ama ortalığı bok götürüyor, ben sözü toplamışım ne fark eder.
Hadi sağlıcakla.
Sevgiler
Düşüncelerin için teşekkürler Berkay.
Ne desen haklısın.