Çok değil, henüz 1 yıl kadar önce İş Güvenliği Uzmanlığı birçok mühendis için ciddi ve iyi gelirli bir iş koluydu. Devlet bu konuda ciddi yaptırımları kanunlaştırmış ve işçi sağlığına önem verdiğini göstermişti.
A, B ve C sınıfı İş Güvenliği sertifikaları ile kademelere ayrılmış bu sistemde yaptırımlar kanunlaştırıldıktan sonra geçiş dönemi yaşandı. Bu geçiş döneminde yeterince uzman olmadığından belli koşullara sahip uzmanlar bir üst sınıfın alanına girebildiler. Bu sırada da gerek kurslar gerekse de bazı üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri ve yüksek lisans bölümleri sektöre adam yetiştiriyordu.
Bu süreçler yaşanırken bir yandan da en azından benim bildiğim uzmanlar işlerini son derece kaliteli yapıyordu Ve bunun karşılığında da güzel para kazanıyordu. Pastanın büyüklüğü birilerini rahatsız etmiş olacak ki birden bire yönetmelik değişti. Yeni yönetmeliğe göre İş Güvenliği konusunda tecrübesi olmasa dahi, herhangi bir işten dolayı sigorta primi en az 1500 gün olan C sınıfı uzmanlar B sınıfının, en az 3000 gün olan uzmanlar da A sınıfının yerine geçip uzmanlık yapabilmeye başladılar. Bunu yapabilmek içinse bir sınavı geçebilmek gerekiyor. Yani işin özeti kısaca şu. Babasının şirketinde erken yaşta sigortalı olan bir mühendis, sınavı geçtiği takdirde rahatça üst sınıflarda İş Güvenliği Uzmanı olarak çalışabilir. Maalesef ki hiçbir tecrübesi olmadan çalışan bu insanlar hem piyasayı öldürüyor hem de işçi güvenliğini tehlikeye atıyor.
1500 prim gününden a olanlar da C sınıfı sahip oluyorlar tek sınavla. İş o imza ile olsaydı keşke.
Bizim şirkete de son zamanlarda gelip, gidiyor bir tanesi.
Etrafın fotoğrafını çekiyor, onları Word’e atıyor ve birisini telefonla arayıp, fotoğrafların altına yazdıklarını okuyor. 🙂
Bu arada “önce iş güvenliği” resmindeki adamı Mustafa Sarıgül’e benzeten sadece ben miyim?
İş güvenliği çok önemli mevzu. Hadi bizim gibi internet şirketleri için çok fazla risk yok ancak inşaatlar ve tehlikeli çalışma ortamlarına sahip şirketler için bu son derece önemli. Neticede insanın hayatı söz konusu. Söz konusu insan hayatı ve Türkiye’de maalesef yine yanlış adımlar atılıyor.