Kendimi, beni takip eden insanlara karşı sorumlu hissediyorum. Uzun zaman yazmayınca da kendime kızıyor, ödevini yapmamış bir çocuk gibi bloguma girdiğimde mahcup oluyorum.
Bu pazar mobil uygulamalara kafayı taktım. Sabahtan beri telefonuma 8-9 tane mobil uygulama indirip test ettim. Yeni medyaya sözde ayak uyduran gazetelerin mobil uygulamaları tam bir rezalet. Android için konuşmak gerekirse Zaman gazetesi dışında hiçbir gazetenin rahatça okunabilir bir uygulaması yok.
Az sayıda, ancak çok değerli insanların insanların, büyüklerimin yazılarını ve görüşlerini takip ediyor, sorguluyorum. Her sunumunda fark yaratan Ercüment Büyükşener‘i de ilgiyle takip ediyorum. Geçtiğimiz günlerde “yeni”yi sorguladı. Ben de sayesinde düşündüm. Yeni, olmayandı. Farklı olanı yapmaktı. Önce bunu anlamak ve insanlara da bu ölçüde yaklaşmak gerektiğini anladım. Yeni alışveriş nedir bunu bilmek gerek. Bunu bilen alışveriş siteleri uzun vadede başarılı olacaklardır mesela. Sizce “yeni” nedir?
Bence insanların genel ruh hallerini hafta sonları yaptıkları şeyler yansıtıyor. Hafta sonunu nasıl değerlendiriyorsa genel anlamda da o şekilde yaşıyorlar iç dünyalarında.
Şivan Perwer gibi bir değerin yurt dışında olması son derece üzücü. Onun ezgileriyle büyüdüm ben. Bir insan, kim olursa olsun, düşüncesi, dini, dili ve en kötüsü de sanatı yüzünden ülkesinden ayrı kalmak zorundaysa yıllardır, bu sadece iktidarların değil, bütün o ülkenin ayıbıdır. İnşallah kısa zaman içinde döner ve ilk verdiği konsere ben de giderim. Dünyanın en yüksek katılımlı konseri olabilir…
Başbakan “ayran açılımı” yaptı. Milli içkimizi ayran olarak tanımladı. Haliyle de çok fazla malzeme çıktı insanlara. Ben Başbakan’ın bu tarz söylemlerinin insanlara itici geldiğini ve ters etki yarattığını düşünüyorum. Az içen adamın bile aklına düşürüyor. Ben de fazla taktım bu ayran olayına. Cidden komik.
Ayran içtiği için direksiyon başında uyuya kalan ve kaza yapan sürücüler görmemiz yakındır.
Hayatımdaki mutluluk artış hızı güzel insanlarla vakit geçirdikçe daha da fazla oluyor. O yüzdendir ki bazı insanların adını duyduğumda birçok sıkıntım hafifliyor.
Kimse kendine kötü demez aslında ama hepimiz de biliriz ki; “İyi insanların kusurları olur, kötüler kusursuz gibi görünür.”.
Bu aralar Turgut Uyar’ın derinliklerini keşfediyorum. “Sevgim acıyor. Kimi sevsem, kim beni sevse…” demiş.
Uzun bir ara verdikten sonra tekrar okumaya başladım. Ara vermemin sebebi kitaplara olan konsantrasyonumu kaybetmiş olmamdı. Yeniden başlamak için güzel bir kitap seçmem gerekiyordu. “Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü” kitabını seçtim. Kitabın sonunda mutlu olacağımı hissediyorum. Sonrasında da biraz tarih okumak lazım. Sırada bunlar var: http://instagram.com/p/YQZaOHDr7a/
Çok değerli yarışma programlarımız var. Büyük Risk, Kim Milyoner Olmak İster? bunlardan ikisi. Bir de şimdi Master Mind var. O da güzel gibi duruyor.
23 Nisan’ı geride bıraktık. Bu tarz bayramların anlamlarını çocuklara çok iyi öğretmemiz lazım. Bana kalırsa anaokulu, lise ve üniversiteye başlayanları muhakkak Çanakkale’ye götürmeli ve oranın insan zihninde bırakacağı vatanseverlik değerini aşılamalıyız. Bütün bunlar için Atatürk ve silah arkadaşlarına da borçlu olduğumuzu asla unutturmamalıyız. Bir ulusun yeniden doğuşunu tüm dünya çocuklarına bayram olarak armağan eden Atatürk… Ruhun şad olsun.
Bir Cevap Yazın