Bazen hiç olmak istemediğim bir insan olmuşum gibi hissediyorum kendimi. Mesela sürekli önde olmak isteyen, önündekini hep geçmek için uğraşan, kendini hep başarmak zorunda hisseden bir zavallı gibi davrandığımı düşünüyorum ara sıra. Böyle zamanlarda etrafımdaki her şeyden bir çırpıda soğuyup (en çok da kendimden), yalnız kalmaya çabalıyorum. Birkaç adım geriye atıyorum kendimi. İçimden çıkıp, geriye çekilip kendimi izlemeye gayret ediyorum.
Bütün hırslardan, duygulardan, acı, zevk ve sevinçlerden soyutlanıp yaşamaya çalışmak ilk başlarda zor oluyor fakat kısa sürede alışılıyor. Geçici olduğunu bildiğimden karamsarlığa kapılmıyor, aksine, soyutlanabildiğim için, hâlâ fikirlerimi ve isteklerimi kontrol edebildiğimi görünce seviniyorum. Bu durumu kontrol altına alamamak bence kötü sonuçlara da sebep olabilir, dikkat etmek gerek.
Peki neler yapıyorum böyle zamanlarda?
- Yalnız kalıyorum.
- Twitter’da sadece okuyorum.
- Instagram’da arkadaşlarımın fotoğraflarına uzun uzun bakıyor, yaşadıkları andan aldıkları zevki tartıp, onlar adına mutlu oluyorum.
- Facebook’a bakmıyorum.
- Ekşi Sözlük’ü çok nadir okurum fakat böyle zamanlarda daha çok okurum. Ülkemde yaşayan insanların nelerle ilgilendiğini gördükçe daha çok yorulduğumu hissederim fakat onlar gibi olmadığım için de sevinirim. Orada yazar değilim. Yazar olabilmek için kendimi birilerine kanıtlama fikri hep saçma geldi. Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda olmadığım için kendimi şanslı hissederim ve mutlu olurum.
- Müzik dinlemeye gayret ediyorum.
- Kitap okumuyorum böyle zamanlarda. Sadece kendi hayal dünyamla sınırlanmak istiyorum çünkü.
Olmak istemediğim bir insan olduğumu hissediyordum ya hani, sevmemeye gayret ediyorum işte. Birini sevmenin sorumluluğunu taşımadan kendimi düşünebilmek, kararlar alabilmek ve hatta cesaret de topladıysam uygulayabilmek istiyorum. Kalbinizden geçen yoldan sapıyorsanız eğer, biraz geri çekilmekte fayda var, bunu görebiliyorum.
Bir şeye çok fazla odaklandığınızda hayatınızın her anında onun olduğunu görürsünüz. Sabah uyanınca, gece uyurken, yemek yerken ve yolda giderken onu düşünür, işin de kötü yanı bunun doğru olduğu yalanına çaresizce sarılırsınız. Kimi kişisel gelişimciler ve girişimci koçları insanlara bunu benimsetmeye çalışır, kötüsü başarır da. Başarı için yapılan her şeyi mübah olarak görmek, kendi hayatınıza vurduğunuz en büyük darbe aslında. Burada sadece etikten bahsetmiyorum. Kendi hayatınızı kaçırmaktan ve kendinizi tanıyamamaktan bahsediyorum.
Kendi hayatımı kaçırmaktan korktuğumda böyle geri çekiliyorum işte. Gün içinde değer verdiğim birçok şeyden uzak, sessiz ve konuşmadan düşünebilmek istiyorum. Hayattan aslında ne istediğimi yeniden hatırlayıp, hayata neler verebileceğimi tekrar hesaplayabilmek istiyorum.
Biraz iş, biraz hayat derken ömür geçiyor. Çok hızlı ilerliyor. Fark edemiyoruz. Yazınız ilgimi çektiği için okudum. Okuduğumdan da pişman değilim. Size sadece bir öneride bulunup ardından yastığıma sarılacağım.
“İnsanlık görevi, hayati görevidir.”